Alaplı

YANILIYORLAR, BEN KİMSEYE BİAT ETMEM

YANILIYORLAR,  BEN KİMSEYE BİAT ETMEM

Başkan Posbıyık’ın açıklaması şöyle:

 

“EREĞLİ’NİN KORKU KENTİ OLMAMASI İÇİN 94’TEN BU YANA UĞRAŞIYORUM.”

“Sayın vekilimizin bir sözüne, Zonguldak’ta yayın yapan Yeni Adım Gazetesi’nde “Ereğli korku kenti olmasın” diye sürmanşet başlık atmışlar. Sayın vekilimle nadir zamanlarda görüş birliğinde oluruz. Gazeteye verdiği demecindeki Ereğli korku kenti olmasın, demecine yürekten katılıyorum. Sayın vekilimle aynı noktada birleşiyoruz ve sayın vekilime müteşekkir olduğumu ifade etmek istiyorum.

Ben de zaten Karadeniz Ereğli korku kenti olmasın, diye 1994 yılından itibaren hep bu konularla uğraşıyorum. Belediye başkanının görevi sadece yol, su, asfalt değildir; aynı zamanda haddi aşmadan Ereğli’nin huzur içerisinde olması için, korkularının olmaması için emniyetle, jandarmayla, kaymakamlıkla, valiliğe bilgi vermek suretiyle kentin huzuru ve korku içinde olmaması için Ereğli’deki huzursuzluğu ve güvensizliği ortadan kaldırmak gibi bir görevim de var. 1994 yılından itibaren bu görevimi de en iyi şekilde yaptığıma inanıyorum…”

 

 

“YÜZDE 98’LİK BİR VATANDAŞ GRUBU BİZE TEŞEKKÜR EDİYOR.”

“…99’da Bozkuş Pasajı’ndan tefecilerin nasıl götürüldüğünü çok iyi hatırlamanız lazım. Değişik zamanlarda yaptırdığımız operasyonlarda birtakım kanun bilmezlere karşı yapılan operasyonları gayet iyi biliyorsunuz. Yine geçtiğimiz yıllarda ilgili makamlara yaptığım müracaatlarla çek-senetçileri, arsızları, gaspçıları, hırsızları, yasa tanımazları, yaptırdığımız baskınlarla temizledik. Karadeniz Ereğli’de yaşayan yüzde 98’lik vatandaş grubundan sürekli olarak teşekkür mektubu, mesajlar alıyorum. Bizzat yanıma gelerek de tebrik ediyorlar buradaki gaspçıları, hırsızları temizlemek için yaptığımız çalışmalardan dolayı. “Karadeniz Ereğli’de son derece mutluyuz. Bir tek hükümet, ekonomik yönden bizi mağdur ettiği için, o konudaki huzursuzluğumuz devam ediyor, ama huzur kenti olmamız bakımından, yaşanabilir bir kent olması bakımından Karadeniz Ereğli gerçekten müthiş bir noktaya geldi.”, diyorlar. Emniyet mensuplarımızın yaptığı başarılı operasyonlar neticesinde sevgi, barış, dostluk kentinde yaşadığımızı anladık, diye teşekkür ediyorlar…”

 

 

“BAZILARI İÇİN EREĞLİ KORKU KENTİ OLMAYA DEVAM EDECEKTİR.”

“…Gerçekten Karadeniz Ereğli, güvenlik güçlerinin öncülüğünde bir huzur kenti olma noktasındadır. Karadeniz Ereğli sevginin, barışın, dostluğun var olduğu, Türkiye’nin birinci kentidir. Ancak herkesi mutlu edebilmek mümkün değildir. Kendilerini devletin yasalarının önünde gören yüzde 2’lik bölüm çok mutsuzdur, mutsuz olmaya da devam edecekler. Hiç kuşkuları olmasın, onları hep mutsuz yapacağız. Mafya bozuntularına, yasalara aykırı işlem yapanlara, tefecilere, kendilerini yasaların önünde görenlere, insanları ötekileştirenlere, kısa yoldan köşe dönek isteyenlere, biat yönetimini uygulamaya çalışanlara, haksız kazanç elde etmeye çalışanlara, siyasi baskı uygulayanlara, yani yüzde 2’lik bölüme Karadeniz Ereğli’de huzur yoktur, olmayacaktır da. Bu saydığım, yoldan çıkmış yüzde 2’lik bölüm, bizi hiç sevmeyecektir. Biz zaten onları hiç sevmiyoruz, sevmemeye de devam edeceğiz. Ve onlar için Karadeniz Ereğli kenti her zaman korku kenti olmaya devam edecektir. Karadeniz Ereğli’de tefecileri, mafya bozuntularını ben var olduğum müddetçe, ister belediye başkanı ister milletvekili olduğum takdirde hangi şartlarla olursa olsun barındırmayacağım…”

 

“SEVGİ BARIŞ DOSTLUK TABRLASINI İNDİRMEYE SENİN GÜCÜN YETMEZ !”

“Yine Yeni Adım Gazetesi’nden aldığım bilgilere göre, Sayın vekilim, Sevgi Barış Dostluk tabelasını indireceğim, diye bir ifade kullanmış. Ey Fazlı Erdoğan, Sayın Milletvekili ! Sevgi Barış Dostluk Kenti tabelasını indirmeye senin gücün yetmez.

 

 

“EREĞLİ’NİN SUYUNU AKRABALARINA SOR !”

 

“…Ereğli’nin suları içilmiyormuş (!).  Sayın Fazlı Erdoğan, sen Ereğli’de yaşamıyorsun ki; İstanbul’da villalarda yaşıyorsun çoluk çocuğunla, damatlarınla. Sen gel, bir ağabeyine, benim sevgili arkadaşım Bayram Ağabeyi’ne, akrabalarına, hemşehrilerine sor. Ereğli suyunu nasıl afiyetle içtiklerini onlardan öğrenebilirsin…”

 

“SENDEKİ BOŞ LAF, BENDEKİ İCRAAT !”

 

“…Yine aynı gazetede üniversiteden bahsediyorsun. Fazlı Erdoğan ! Karadeniz Ereğli’de ne Batı Karadeniz Üniversitesi kurabilirsiniz ne de vakıf üniversitesi. Böyle bir ortam yok. Böyle bir ortamın olabilmesi için bir kampus alanı olması lazım. İşte revizyonda onu yapmaya çalışıyoruz. Yine öyle zannediyorum ki, her konuda olduğu gibi senin söylediklerin boş laflar olarak kalıyor, benim yaptıklarım da icraat olarak tarihe geçiyor. Üniversiteyi kurmak da inşallah bana nasip olacak. Senin tabii ki uzman olduğun dallar var. Fabrikalar kurarsın, yeni fabrikalar da kuracaksın. Karayollarına sac darabalar yaparsın. Alırsın devletten… Bunlarda başarılısın. Bu konularda seni alkışlıyorum.

İkide bir yine bu gazetede imar planından bahsediyor. Siz imar planından anlamazsınız. Ben burada açıyorum, paftayı anam dinim ağlıyor sana anlatasıya kadar. Resmi kurum koymuşlar oraya, diyorsun. Bilmem ne yapmışlar, diyorsun. Sen resmi kurum ne demek bilemezsin ki…”

 

 

“DDY ARAZİSİNE GÖZ DİKME !”

“…Ama senin niyetini, kafandan geçenleri ezbere biliyorum. Bunların hepsini ortaya dökmüyorum. Zamanı geldikçe parça parça döküyorum. İstersen bir tanesini şu anda dökeyim yeri gelmişken. Fazlı Erdoğan ! Sakın ha, bu Devlet Demiryolları arazisinde Karadeniz Ereğli’ye 2 bin 500 öğrenci kazandıracağımız Turizm ve Otelcilik Meslek Yüksekokulu kuracağımız alana ismini verebilmek için 200 milyar liraya anaokulu yapma noktasına gidiyorsun. Kapalı kapılar ardından bunu kimlerle görüştüğünü biliyorum. İmza atıyor, diye gazetelerde yazıyor ama yerinden bahsetmiyorsun. Ama ilgililerle yaptığın görüşmelerde bunu, bizim Turizm ve Otelcilik Meslek Yüksekokulu yapıp Ereğli’nin ekonomik ve sosyal hayatını geliştirecek 2 bin 500 talebeyi kazandıracak alana göz diktiğini biliyorum. Eğer bir anaokulu yapacaksan, onun yerini alacaksın. Üzerine de anaokulunu yapacaksın; biz de ayağa kalkıp seni alkışlamaya başlayacağız. Öyle beleşe konmak yok. Hazineden bin bir güçlükle aldığımız ve bizim Turizm ve Otelcilik Meslek Yüksekokulu yapacağımız yere böyle bir şey yapmaya kalktığın takdirde Fazlı Erdoğan, Ereğli’yi ayağa kaldırırım. Geçmişte bu ayağa kaldırma işlemlerini nasıl yaptığımı gördün, bunda da göreceksin. İsmini 200 milyar liraya yazdıracağım diye sakın ha, Ereğli’nin geleceği için yapacağımız projeleri patlatma. Kendi yerini bul, kaç liraya yapacaksan anaokulunu yaptır, biz de alkışlayalım seni.”

 

 

“SAYIN VALİ’YE DE SÖYLEDİM; KAÇAK SULARI BAĞLATMAM SÖZ KONUSU DEĞİLDİR.”

Soğanlıyörük Köyü’nde kaçak suların kesilmesi ile ilgili çalışmalarımız konusunda Zonguldak Valisi Sayın Erdal Ata beni 11 Ocak günü tekrar aradı. Soğanlıyörük Köyü Muhtarı da oradaymış. Kaçak suların yeniden bağlanmasını istedi “Sayın Vali’m. Kesinlikle kaçak suları ben bağlatamam” dedim. Çünkü yasalara göre hareket ediyorum. Kaçak suyu bağlamam demek, benim suç işlemem ve müfettişlerin Karadeniz Ereğli Belediyesi’ne gelmesi demektir. Bu suça beni kimse götüremez. Beni birtakım sıkıntılara sokmaya çalışıyorlar; görevden alınacağımdan bahsediliyor. Namussuz bir belediye başkanı olacağıma, namuslu bir sade vatandaş olmayı tercih ettiğimi Sayın Vali’me de ifade ettim; her yerde de ifade ediyorum. Allah’tan başka hiç kimseden korkum yok. Bunu herkes bilsin.”

 

“KORKULARI HALİL POSBIYIK’IN FLAŞ NOKTAYA GELMESİYDİ.”

“…Soğanlıyörük olayı bir siyasi oyundur. Hiçbir şekilde köylerle alakası yoktur; figüran olarak da köylüler kullanılmaktadır. Burada oyunun esas başlangıcı şöyle olmuştur: Benim Soğanlıyörük’te bir hayalim vardı on yıldan beri. Bunu sıkça ifade ediyorum. Bu köyü de mahalle yaparak, bölgeye atölyeler yapacaktık; bu konuyu bakanlıkla da görüştüm. Demir-Çelik’te üretilecek sacdan yapılacak soba, radyatör panel, vana gibi ürünlerin burada imal edilmesi için sektörel teşvik verilmesi konusunda bakanlık bize söz verdi. Aynı zamanda Ereğli Demir-Çelik Fabrikaları İdare Meclisi Başkanı da bu atölyelere ucuz ve uzun vadeli sac vereceğini, atölye sahiplerinin Erdemir’den rahatlıkla sac alabileceklerini; bunun hem Ereğli hem de Erdemir için iyi olacağını söyledi. Bu hedefimize ulaştığımız takdirde banka şubeleri bu bölgeye doğru kayacak, toplu konutlar yapılacak ve Ereğli’nin trafiği de rahatlayacak, aynı zamanda da Ereğli Belediye Başkanı Halil Posbıyık ekonomik ve sosyal değerler yönünden, oy potansiyeli yönünden flaş bir noktaya gelecekti. İşte AK Partililerin de en büyük korkusu buydu…”

 

“AK PARTİLİLERLE YAŞAR BALCI HER KONUDA HEM FİKİRLER (!).”

Soğanlıyörük’te oylamaya girmeden önce, özellikle de Yörük Mahallesi’nde gruplarını kurdular; Sayın Fazlı Erdoğan’ın talimatıyla “Siz hayır oyu vereceksiniz, mahalle olmayacaksınız. AKP Hükümeti arkanızda. Vali arkanızda. Aynı zamanda il genel meclis üyeleri, İl Özel İdaresi arkanızda. Hatta Eski CHP Ereğli İlçe Başkanı Yaşar Balcı da arkanızda…o da bizim yanımızda.”, denmiştir.  Halk oylamasında hayır oyu verdikleri takdirde belediye başkanına baskı uygulattıracakları, suyu verdirecekleri, bedava suyla hem çoluk çocuklarını besleyecekleri hem de bağ bahçelerini, seralarını sulattıracakları söylenmiştir…”

 

“YANILDIKLARI BİR NOKTA OLDU: BEN KİMSEYE BİAT ETMEM.”

“…Yine belediye başkanına baskı uygulayıp hem çöplerini aldıracakları hem de kanalizasyonlarının yaptırılacağı anlatılmıştır. Vatandaşlar da bu sözlere kandılar ve halk oylamasında hayır oyu kullandılar, verilen talimatları uygun karşıladılar. Yanıldıkları bir tek nokta vardı: Karşılarında yasalara, devletine, milletine bağlı; yasalardan başka hiçbir şey tanımayan, kimseye biat etmeyen, yasaların dışında yapılacak baskılara da hiçbir zaman eyvallah demeyen bir belediye başkanı olduğunun hala farkında olmayanlar, bu işte yanıldıklarını anladılar. Ama ne olduysa köylü vatandaşa oldu. Sayın Vali’m telefon ettiğinde de; “Efendim beni zorlamayın. Kesinlikle kaçak suları açtırmam. Ancak ben devletime saygılıyım. Eğer bana ‘kaçak suları bağla, para da alma’ diye bir yazı yazarsanız –ki bu kamuyu zarara sokmak demektir- devletin isteğini yerine getiririm. Ama bunun karşılığında da kanuni haklarımı sonuna kadar ararım. Ben Ereğli kentinde yaşayan insanların ödediği paralarla, verdikleri vergilerle, zaten zorluklara su üreteceğim, onlar bedavadan su içecekler, bahçelerini seralarını sulayacaklar. Bu, İl Özel İdare’nin, Valiliğin görevidir. Hani yakın zamana kadar bize söylüyorlardı bütün köylerin sularını, kanalizasyonlarını, yollarını bitirdik, diye. Çiğdemli köyü bile susuzluktan kıvranıyor, son sondaj çalışmasından da sonuç alamadılar. Bütün köyler susuz, perişan vaziyetteler…”

 

“BENİ SİNDİRMEYE ÇALIŞIYORLAR AMA BENİM KİMSEDEN KORKUM YOK.”

“…Bir de bu konunun ahlakî yönü var: Ben, yapım gereği dini siyasete alet etmem ama haram su kullanmak gibi, haram su kullanmayı meşru göstermek, teşvik etmek de dinen haramdır. Dolayısıyla Ereğli halkının vergileriyle sağlanan suyun hırsızlama yoluyla kullanılmasının haram olduğunu bunlar bilmiyorlar mı? Elbette biliyorlar; ama siyaset yapıyorlar. Halil Posbıyık’a karşı halkı kışkırtmaya çalışıyorlar. Bir taraftan da valiliğe ve bürokratlara da baskı uygulatmak suretiyle beni sindirmeye çalışıyorlar. Açık ve net olarak söylüyorum: Benim Allah’tan başka kimseden korkun yok. Devletime, devletimin kanunlarına ve milletime bağlı bir insanım. Devletimin önünde de saygıyla eğiliyorum. Yasalar bana ne emrettiyse ben onu yapıyorum. Onun için de Soğanlıyörük’te hırsızlama yoluyla su çalanlara sularını vermeyeceğim. Her gün de kontrol ettiriyorum, su verilmeyecek. Sayın Vali’ye de bunu söyledim…”

 

“YASAL YOLDAN SU VERMEYE HAZIRIM.”

“…Buraya iki noktada su verilebilir derhal: Ya her eve su sayacı bağlarım, kullandıkları suyun parasını da alırım ya da köy halkı Kaymakamlığa dilekçe vererek Ereğli Belediyesi’ne bağlanmak istediklerini belirtirler, bir hafta içinde referandum yapalım. Referandumda evet derlerse hemen suları bağlayalım. Veya Valilik makamı bakanlığa önersin, köyü res’en Ereğli’ye bağlı mücavir alan yapsın. Ben de hemen ertesi gün gideyim bütün evlerin suların ı bağlayayım. O zaman Ereğli halkından aldığımız vergiler de çarçur olmayacak, Soğanlıyörük insanının kullandığı su da haram olmayacak. Ben bu köyde yaşayan insanlarımızı çok yakından tanıyorum. Onlar harama el atmazlar; sularını helal olarak içmek isterler. Dolayısıyla da yasal olarak evlerine sayaç bağlanıp su kullanmayı onlar da isterler. Bunu yaptığım görüşmelerden de iyi bilirim.”          

 



Yazı için 0 puan verdiniz
Doğan Bostancı

Doğan Bostancı

Toplam Yazısı : 95

Gazeteci

Tüm Yazıları


Reklam


Haber Yorumu, Bu haber için hiç yorum yazılmamış, ilk yorumu siz yapın!