Genel

Siyasetin Kırmızı Noktası

Siyasetin Kırmızı Noktası

 

Libya gibiyim… Bir yanım işgal altında, bir yanım direnişte… Küba’da günlük yevmiye ile çalışan işçi kadınların baldırlarında sardıkları puro gibiyim aşk ve şevk içinde.  Belki de Bolivya’da bir mitralyöz, Irak’ta bir çocuğum şarapnel parçalarının yuva yaptığı bir bedende… Belki de Yunanistan gibiyim ekonomik krizin taaa orta yerinde… Ya da Ne bileyim… Belki de Türkiye’yim özgürlüğün esir alındığı bir ülkede…

 

Karma karışık duyguların ve baştan savma arzuların temelinde yatan siyasetin, topu topu iki dakika da üzerine çıktığı bulutların anlamsız ve savunmasız bir yerindeyim.

Kulaklarımda çınlıyor hâlâ, halk müziği sanatçısı Kısaparmak’ın kırmızı nokta şarkısı…

Tek gecelik aşkların o en müstehcen yerinde…

Belki de yıllardır sırf kulaklarımda çınlayıp duran o şarkısı yüzünden bir türlü sevemedim Fatih Kısaparmak’ı…

Açlığın ve yokluğun orta yerinde ‘geceler bizim kırmızı nokta’ diyen bir halk sanatçısı olur mu diye düşünüp durdum yıllarca. 

Bu konuya neden bu kadar taktım bilmiyorum. Belki de sorun bende.

Belki de suçtum, cezaydım ve yıllar sonra farkına varmıştım.

Belki de haklıydı Asuman Karause… Belki gerçekten de önemliydi siyasetle tenimizin uyumu…

Bir türlü çözemedim gitti şu siyasetin kırmızı noktasını…

Mesela babam 2001 ekonomik krizinden önce çok severdi Rahmetli Bülent Ecevit’i…

Hatta neredeyse bütün ders kitaplarında Ecevit’in resimlerinin olmasını isterdi.

Ne zaman tüp gaza zam geldi, bizim pederin Ecevit sevdası bitti…

Askere giderken Ecevit’ci olarak bıraktığım babam askerden döndüğümde Tayyip Erdoğan’cı olmuştu…

O zamanlar bir aylık asgari ücretli işçi maaşı ile çocuklarını okutan, ev kirası ödeyen, ayda 2 adet mutfak tüpü alabilen babamın, bugün ki emekli maaşı ile ne kadar mutfak tüpü alabildiğini hesaplamadım ama eskisinden iyi olmadığı kesindi.

Sistem çok değişti.

Düzen de çok değişti ama düzülen hep aynı kaldı.

Futbol takımı tutar gibi siyasi parti tutmaya başladı halkımız.

Dokunsanız ağlayacak hale geldi insanlarımız.

Ne siyasetin tadı kaldı, ne de şarkıların.

Ve noktaların…

Rengi ne olursa olsun önemi yoktu artık nokta ile bittikten sonra küçük harfle başlayan seçim propagandalarının.

 

 Libya gibiyim… Bir yanım işgal altında, bir yanım direnişte… Küba’da günlük yevmiye ile çalışan işçi kadınların baldırlarında sardıkları puro gibiyim aşk ve şevk içinde.  Belki de Bolivya’da bir mitralyöz, Irak’ta bir çocuğum şarapnel parçalarının yuva yaptığı bir bedende… Belki de Yunanistan gibiyim ekonomik krizin taaa orta yerinde… Ya da Ne bileyim… Belki de Türkiye’yim özgürlüğün esir alındığı bir ülkede…



Yazı için 0 puan verdiniz
Doğan Bostancı

Doğan Bostancı

Toplam Yazısı : 95

Gazeteci

Tüm Yazıları


Reklam

2 Yorum

  • İçinde bulunduğumuz karmaşık dünya yapısının insan düşüncesine yansımasını çok güzel bir şekilde anlatmışsınız..Kaleminize sağlık..


  • yüreğine , kalemine, emeğine sağlık arkadaşım çok güzel çok anlamlı bir yazı keyifle okudum.